17 Ağustos 2016 Çarşamba

Game Over olmuş anneden mesaj; OYNAYIN ;)

Bugün abartmadan söyleyebilirimki, yemek fasılları dışında tüm gün oyun oynadık. Tv saatlerini normalin yarısının da altına düşürdük. Bana da, büyük faydası oldu. Telefonuma aramalar ve parkta bir foto paylaşmak dışında dokunmadım. Dünya varmış. Telefon ve sosyal medya bazen gereksiz vaktimizi alıyormuş. Bitik bir halde miyim? Evet. Mina'nın enerjisi bitmek bilmiyor. Öğlen uykusunu 3 gündür uyumuyor. Bende artık baskı yapmamaya başladım çünkü 3-4 saat uyuyor ve hal böyle olunca gece 1-2 ancak uykusu geliyor. Sabah birlikte yaptığımız kahvaltının ardından, ben mutfağı toparlayana kadar Mina Tv izledi (15 dakika kadar). Bir de, akşam üzeri eve girdiğimiz de izlemek istedi. Geri çevirmedim. 5 dakika izleyip, oyun hamuruyla oynamaya başladı. Mina'yı, kendisine zarar vermeyeceğini düşündüğüm şeyler dışında geri çevirmedim. İzin verip karışmadım ama fazlasının zararlı olabileceği (tv, telefon) ya da gözetimim altında olduğu takdirde oynayabileceği şeyleri geri çevirmeden verip, dikkatini dağıtarak kısa sürede bırakmasını sağlarım. Zira, yasak olan şey her zaman daha caziptir. Konumuza dönersek, günün sonunda anne için herşey game over olsada, çocuğun oyuna doyması için değer. Tabi, benim bugün yaptığım gibi tüm gün oyun oynamak zorunda değilsiniz ama günü programlayıp nasıl oynaması gerektiğini öğretmezsek kendi kendine oyun kurabilmesini beklemek pek yerinde bir talep olmayacaktır... İyi uykular :)

6 Ağustos 2016 Cumartesi

Hiçbirşeyden çekmedim, uykusuzluktan çektiğim kadar !!

26 ay boyunca hiçbirşeyden çekmedim, uykusuzluktan çektiğim kadar... Uyku yöntemlerinin hiçbirisine inanmıyorum. Çocuğun fıtratında uyku varsa uyuyor arkadaş, yoksa uyumuyor. Ağlatarak, güldürerek, rutinli, rutinsiz hepsini denedim olmayınca olmuyor. Hani çok geniş bir anneyim diye övünüyorum ya, geniş olamadığım ve hala takıntılarımın az da olsa devam ettiği konu uyku. Şunu anladımki, anne hangi konularda rahat olursa, çocukta o konuda rahat oluyor. Mina'ya 3 aydan sonra uyku eğitimi vermeye aklıma koymuştum. Kime anlatsam sen bir yerde yanlış yapıyorsun, sen kıyamıyorsun, çok şımartıyorsun dediler. Aksine, inanılmaz dominant bir anneyimdir. Sanırım genetik faktörler başı çekiyor. Bana çektiği nadir yönlerinden biri uykusuzluk. Annem, beni uyutamadığı için çıldırırmış. Mina, büyüdükçe uyku konusundaki takıntılarım arttı. Neymiş efendim bebek dediğin akşam 19:30-20:00 gibi uyurmuş. Hiçbir zaman uyumadı. Mina'yı uykusu gelmediği saatlerde zorla uyutarak, uykudan soğutup, fobi haline getirdim. Her çocuğun vücut saati farklı. Bunu ben geç ve zor idrak ettim. Çocuğu, akşam 8lerde uyuyan anneler beni hiçbir zaman anlayamayacağı gibi hak vereceklerini de düşünmüyorum. Beni, benim gibi çeken anlar :))). Biz bu konuyu 2 ay önce çözdük. 26 ay sonra bende uykuma kavuştum. Öncelikle ben Mina'nın vücut saatini kabullendim. Hiçbir zaman akşam 8-9 da yatan çocuğum olmayacaktı ama en azından uykuyla barışacaktı. Çözümüm, Mina'yı kendi haline bırakmak oldu. Zorla uyuttuğum saatleri kaldırdım. Öğlen, yeri geldi oynarken halıda, yeri geldi tuvalette :) uyuyakaldı. Zamanla koltuk ve yatağa terfi ettik :)) Akşamları maalesef hala evde uyumayan varsa asla uyumuyor. Onu da, uyku vakti diye ışıkları söndürüp hep birlikte uyuyormuş izlenimi vererek çözüyoruz. Öğlen kolay uykuya dalıyor. Akşamları, sırtına hafif bir masaj ya da masal dinleme ihtiyacı duyuyor. Velhasılkelam, çocuğunuz uyumayı seviyorsa işiniz kolay her yöntem mutlaka tutar ama sevmiyorsa zorlayıp benim gibi uykudan daha da nefret ettirmeyin derim.

Sevgiler,

29 Temmuz 2016 Cuma

Çocukla rahat edilecek iki mekan önerisi ;)



Her annenin en büyük hayali eminim en başta uykudur. Sonra, huzurla yemek yemek ve çay kahve keyfi yapabilmek değil mi? Uyku için yapabileceğim birşey yok ama çocukla rahat edeceğim restaurantları bulup denemek eşiminde izinli olduğu günlerde en birinci işimiz :) bu şekilde test edip memnun kaldığım iki mekan önereceğim. Ne zamandır ismini duyduğumuz ancak bir türlü yolumuzu düşüremeyip bugüne kısmet olan Mimaroba semtindeki "Batı Garden" bunlardan birincisi. Cafe, restaurant hizmeti veren bu mekanda hayvan sever minikler, tavşan, tavuk, horoz peşinde koşacak, çocuk parkında da doyasıya oynayıp enerjisini atacak ve siz karı-koca ya da eş-dost rahat edebileceksiniz. Hem normal, hemde ocak başı  masaları bulunan bu mekana hafta sonu  erken gidip kahvaltı ya da brunch keyfi yapıp, öğleden sonra istediğiniz çeşit etinizi seçip mangal keyfi yapabilirsiniz. Yemek istemiyorum derseniz, sadece çay-kahve içmek için bile gidebilirsiniz. Fiyatlar orta karar. Mekanın konumu ve verdiği hizmete göre uygun diyebilirim.





 Mimaroba bize çok uzak, İstanbul'un merkezinden oralara yolumuz düşmez derseniz önereceğim ikinci mekan Florya'da bulunan "Şazeli" et lokantası. Kendin pişir, kendin ye tadında olmasa da özel terbiyelenen et çeşitleri enfes. Soğuk mezelerinden de tatmanızı tavsiye ederim. Çocuklar için olan bölümüne gelince hem kapalı parkı (top havuzu, trambolin, aktivite masaları, tv) hem de açık parkı mevcut ve her ikisinde de çocuklarla ilgilenen bakıcı bayanlar bulunuyor. Ancak, 3 yaş altı çocuklardan ebeveynler sorumlu. İki defa gitmeme rağmen maalesef fotoğraf çekmeye fırsat bulamadım. Unutmadan, Şazeli'de de, kahvaltı yapmanız mümkün. Yemek ya da kahvaltı her ikisi içinde rezervasyon yapmanızı hatta çocuklar kontrol altında olsun derseniz parka yakın masalardan istediğinizi belirtmenizi öneririm. Zira mekan çok büyük. Fiyatlar yüksek ama lezzetine değer. Çocukla denediğim ve memnun kaldığım mekanları paylaşmaya devam edeceğim. Sizin de, önerilerinizi beklerim.

Sevgiler,

23 Temmuz 2016 Cumartesi

Kağıt, makas ve uhu üçlüsünün muhteşemliği = oyun dolu 1,5 saat


Tatil sonrası eve adapte olmak oldukça zor. Ama evde 28 aylık bir bebek varsa oyun düşünmek, oluşturmak günün en önemli parçasıdır dimi? :). Şu sıralar, kağıt ve makasla oldukça haşır neşiriz. Farklı nasıl birşey yapsam diye araştırırken, Mina'nın balıkları çok sevmesi ve bir arkadaşımın paylaşımından ilham alarak sadece renkli kağıt, makas ve uhu kullanarak bana göre sevimli bir balık yaptım. Balıktan çok uhu ilgisini çektiği için balığı parçaladı :)) Aklıma prensesli çizgi filmlere ve masallara olan ilgisi geliverdi. Kağıttan taç yaptım. Çok hoşuna gitti. Sonra renkli kağıtlardan geometrik şekiller kesip uhunun ne işe yaradığını anlatıp kullanmasına izin verdim. Deneyimledi, zararlı olabileceğini idrak etti ve işi bitince bana geri verdi. Hem geometrik şekilleri tekrarlamış, hem de el göz koordinasyonu gelişimine katkı sağlamış olduk.


Bu taç konusunu devam ettirelim dedim ve Mina 10-15 dk oyalanacağı kadar prenses oldu. Videosunu instagram hesabımdan paylaşacağım. Uhu kavgasının azizliğine uğrayan balığın aynısından bir daha yaptım. Bu sefer oynadı.


Sonra eline kağıt ve makası verip, ben sana çok aç bir kurbağa yapıcam, sende onun yemeğini hazırlarsan iyi olur dedim. O, minik minik kağıt kesip parmak gelişimini desteklerken, bende unuttuğum zıplayan kurbağayı youtube' dan yardım alarak tamamladım. Bir sürede, onunla oynadı. Son olarak, oyuncak mutfağını ve oyun hamurlarını getirerek bir de hamurlarla yemek hazırlamayı teklif ettim ve ona da olumlu cevap alarak dolu dolu eğitici, eğlenceli ve kaliteli bir 1,5 saat geçirmesini sağlamış oldum. Yeni oyunlara ve tabiki tavsiyelere her zaman açığız ;).
İyi eğlenceler... :)

4 Temmuz 2016 Pazartesi

Ruhum xlarge, bedenim medium :)) 6 kilo nasıl mı gitti?

Belki yaz ayına girecek olmanın, belki de hala dolapta zayıflayınca giyerim diye bekleyen onca giysinin etkisiyle 11 mayısta boğazıma hakim olmaya karar verdim. :) zira hamilelik ve doğum sonrası toplam 36 ay çok iyi bir tüketiciydim ve artık buna bir dur demenin vakti gelmişti. Hamilelik döneminde tam 30 kilo aldım. Doğumdan sonra 6 ay içerisinde 20sinden kurtuldum. Geriye kalandan 8'i bir türlü peşimi bırakmadı. Açlık kan şekerim diplerde olduğu için hayatım boyunca hiçbir diyetten başarılı çıkamadım. Her zaman yaptığım gibi sadece tatlı ve unlu mamulleri hayatımdan çıkararak yaklaşık 2 ayda 6 kilo verdim. Elimin tersiyle ittiğim o tatlılar geceleri rüyalarıma girdi mi girdi orası ayrı :) Özel bir diyet uygulamadım. Bir gün içerisinde 1 bardak su içmeyi unuturken, özellikle sabah aç karnına kahvaltı hazırlarken içebildiğim kadar su içtim. Ancak, lıkır lıkır değil minik yudumlarla yavaş yavaş içtiğimi belirtmek isterim. Ekmek dilimlerini tost makinesinde etimek kıvamında kızartarak -iki dilim olması kaydıyla - sadece kahvaltıda tükettim. İlk iki hafta şeker oranı yüksek meyveleri, havuç ve patatesi tamamen kestim. Makarna, pirinç pilavı arada minik kaçamaklar yapsam da hala tüketmemeye özen gösteriyorum. Bunların dışında kalan herşeyi yedim. Hiçbir öğünümde midemi tıka basa doldurmadım ve akşam 18:00'den sonra yoğurt dışında bir şey yememeye özen gösterdim. Su tüketimini de, gündüze oranla azalttım.

Yemek konusunda irademe hakim olamadığım için kalori muhasebesine girmeye karar verdiğimde imdadıma "diyetkoçum" yeni uygulaması "fit365" yetişti. Googleplay de var mı bilmiyorum ama Apple Store'den ücretsiz indirebiliyorsunuz. Su içmeyi hatırlatması da cabası.

Tatlı krizlerini atlatmak için masum, sağlıklı atıştırmalıklara başvurdum. Bunlardan biri badem, kuru üzüm, yulaf, tarçın ve yoğurt karışımı. Ben 1 çay kaşığı pekmezle tatlandırdım. Siz bal kullanabilirsiniz. Yoğurttaki kalsiyum, pekmezdeki demiri bağlıyor ama tatlı krizimi o an atlatacak başka birşey düşünemedim :( 

Hareketli olmakta fayda var. Çok isteyerek başladım ama en fazla 5 kez spor salonuna gidebildim sonrası malumunuz :) günlük yaşantınızda hareketli olmanız sağlıklı beslenmenizi az da olsa destekleyecektir. 6 kilo vermenin rehavetine kapılıp birkaç kez kaçamak yapmış olsamda diyete devam ediyorum. Hem sağlıklı, hem de kilo vermeye yardımcı tariflerimi ara ara paylaşacağım. Sağlıklı ve mutlu kalın...

:)

3 Temmuz 2016 Pazar

Bebek Keki Nam-ı Diğer Diyet Kek ;))


Sağlıklı atıştırmalıklardan bu aralar oldukça fazla bahsetmeye başladığımın farkındayım. Şekersiz ve koruyucu maddelerin olmadığı yiyecekler bizim favorimiz. Bu keke, ben bebek keki diyorum ama diyette olupta hamur işi kaçamağı yapmak isteyenler içinde 1 dilimi geçmemek kaydıyla bence ideal. E, o zaman buyrun tarife ;)
3 yumurtayı iyice çırpın, yarım su bardağı (ben bu sefer çeyrek koydum) z.yağ ya da tereyağ ve 1 bardak süt, vanilya ve 1 çay kaşığı tarçını ekleyerek çırpmaya devam edin. 6 adet kuru inciri minik minik doğrayın (damak tadınıza göre miktarını azaltabilir ya da arttırabilirsiniz), bir avuç ceviz içini de parçalar iri kalacak şekilde rondodan geçirelim. İncir, ceviz karışımını ve 3 su bardağı un (unun kalitesine göre değişebilir boza kıvamını bulun) ve 1 paket kabartma tozunu elekten geçirerek sıvı karışımımıza ekleyerek karıştıralım. Yağlanmış kalıbımıza döküp, önceden ısıtılmış 170 derece fırında fansız yarım saat pişirelim. Kürdan ya da bıçakla piştiğini kontrol edip, çıkaralım. Yumurtanın tamamını ve incir kullandığım için 1 yaş üstü için olduğunu belirtmek isterim. Kullandığım malzemelerin herhangi biri için doktor yasağı olan miniklere önermem. Afiyet olsun...

Not: Miniğimin eli değdiği için daha bir lezzetli oldu. Eğlenceli bir ev aktivitesi yapmış olduk. ;)


1 Temmuz 2016 Cuma

"Neden yemiyor bu çocuk?"

Çocuklarımız anne karnındayken yemeyi reddetmeye karar vermiyor. Bu şekilde davranmalarında bizim sergilediğimiz tutum, büyük önem taşıyor. Mina herşey yiyor, yemek yerken hiç problem çıkarmıyor diye düşünenler olabilir  ama maalesef göründüğü gibi değil. Mesela, hala peynir tüketmiyor. Geçen sene bayılarak yediği enginar, taze fasulye ve bamyayı unutmuş. 1 yaşına kadar kahvaltıyı reddetti. Süt içmeye 21 aylıkken kendi isteyerek başladı. Ek gıdalara ilk geçtiğimiz ay, muhallebi kıvamındaki yeşil renkli çorbamı unutamıyorum :) tabi ki, yemedi. Merak edip tadına baktığımda, damak tadıyla doğmayan bebeğin ne kadar kötü bir tecrübe yaşadığını düşündüm :)) her gıdayı deneyerek sevdiği şeyleri bulmaya çalıştım ve onlar üzerine yoğunlaştım. Mesela, tarhanayı çok sevdi ve yeşil çorbamı :) bu sefer tarhana katarak denedim. Yedi.  Bazı günler hiçbir şey  yemedi. Yüreğim içten içe yansada acıkırsa yer dedim. Ben kendi kendime söz verdiğim şeyi yaptım, zorlamadım ve ek gıdaya geçtiğimizden beri her öğünümüze Mina'yı da dahil ettim. Bana kalırsa yemeye teşvik eden önemli iki şeyden biri bu. Ek gıdaya başladığımız ay, mama sandalyemizi hemen almıştık. #chicco polly ihtiyacımızı tam anlamıyla karşıladı. Üç kademe yatış sistemi, bel ve sırt desteğiyle 6 aylık bebeğimizi rahatlıkla soframıza dahil edebiliyorduk. Şimdi sofra kurulduğu zaman ilk Mina koşuyor. :) Yemeye teşvik eden ikinci önemli şey ise, bana kalırsa çocuğun kendi kendine beslenmesi aslında eskiden beri varolan ancak ismi ingilizce olup bize daha havalı geldiğinde uyguladığımız şey; "blw yönetimi". Ben #blw demeyeceğim, kendi kendine beslenme diyeceğim :) 8 ay itibariyle sıvı gıdalar hariç herşeyi eliyle hem yedi hem keşfetti. Öğünlerini minik tuttum. Elimdeki çatalı ve kaşığı tutmak istediği anda da kullanmasına izin verdim. 1 yaşında çatal kullanarak, 14 aylıkken de kaşık kullanarak kendi kendini besleyebiliyordu. Çok dökülüyor, çok kirleniyor ama 27 aylıkken, minimum düzeyde üstünü kirleterek, ne yiyeceğine ve ne kadar yiyeceğine kendi karar verebilen bir bebeğe dönüşmesi inanılmaz hayatınızı kolaylaştıyor. O yüzden, "neden yemiyor bu çocuk?" Demeyin. Yer. Biraz sabır. Benim yemek konusunda katı tutumlarım var mı? Evet. Anne ve baba olarak bizim "abur cubur" diye adlandırılan beslenme kültürümüz yok ve evimizde de bulundurmuyoruz. Dolayısıyla, çocuğumuzunda bu alışkanlığı kazanmasını istemiyoruz. Sonuna kadar bu tarz gıdalardan koruyamayacağımı biliyorum ama olabildiğince geç tanışmasını istiyorum.
Sabırlı ve mutlu kalın...